jüri özel oscarı, gönüllerin oscarı, babil'de dilini kaybeden insanoğlu...
yazar,çizer Duygu Kocabaylıoğlu2007 Akademi Oscarları bu satırların yazıldığı dakikalardan 5-6 saat önce teker teker sahiplerini buldu.
Sözlerime, öncellikle kendimi "gelmiş geçmiş olabilecek en tembel blog yazarı" oscarıyla onurlandırarak başlıyorum. Ayrıca Blogger yetkililerine nacizane tavsiyemdir, her dalın iyi kötü bir oscarcığı var, neden "blog oscarları" da olmasın? evet, olsun. jüri de beni bu özel ödüle layık görsün.
Çok bilmiş bir sanat eleştirmeni gibi ahkam kesecek değilim akademinin kararları üzerine. Ne aday gösterilen ya da ödül verilen tüm filmleri seyrettim, ne de engiiiiiin okyanuslar gibi sinema bilgisine haizim.. Ama, hayranı olduğu yönetmen ve filmi umduğu kadar takdir edilmeyince hayal kırıklığına uğrayan bir sinemaseverim. Filmografisi aman aman kabarık olmayan bir yönetmene, yani Alejandro González Iñárritu'ya diğer ustatlar dururken hayran olmak küçük görülebilir;
fakat bu adamın filmlerindeki anlatım dili, bütünlük, akışkanlık, izleyiciyi vuran "hadi be!" etkisi o kadar güçlü ki..Üçlemesi ( Amerros Perros, 21 Grams, Babel) sonunda hayran kalmamak, özellikle benim gibi, keşisen hikayeler hastası bir seyirci için, biraz zor. Aday gösterildiği yedi daldan sadece "en iyi film müziği" ('best soundtrack' diyor ecnebiler) oscarcığını verdiler Babil'e.

Ve şuan bu albümü dinleyerek yazmak hem büyük bir mutluluk, hem de bir parça burukluk.. Zannımca Akademi filmde kullanılan 3'ten fazla farklı dili (ingilizce, arapça, japonca, ispanyolca ve yanlış hatırlamıyorsam bir yerlerde fransızca da vardı.) anlamakta zorlandığından dolayı, bir kültür yelpazesi sunan bu harika filme sadece en iyi müzik ödülünü vererek işin içinden çıkabildi. Dillerin gelin çorbası misali karıştığı, insanların artık birbirini anlamadığı kaosun başlangıcı olan Babil, "dünyanın elde kalan evrensel dili müziktir!" dedi.
Gecede en iyi film ve en iyi yönetmen oscarı, bariz bir özür babında Martin Scorsese'ye gitti. Eyvallah, üstatlardan takdiri esirgememek gerek elbette. (her ne kadar bu doğulu saygısını ihtiva eden bir bakış olsa da...) Fakat, en iyi orijinal senaryo ödülünü de mi çok gördünüz? Gerçi ödülün verildiği "Little Niss Sunshine" filmini izlemeden bu yorumu yapmak ona da haksızlık oluyor; ama favorisinin haksızlığa uğradığını düşünen her insan gibi saldırganlaştım! Hırrr..
Belki sadık bir Iñárritu hayranı olarak benim beklentim çok yüksekti, bilemiyorum. Ve de çok büyük ekonomik çarkların döndüğü bir sektör üstüne, muhtemelen birilerinin göbeğini kaşıya kaşıya güldüğü yorumlar yapıyorum..
Bu toprakların insanı gönlünden geçen takdir görmezse, gönüllerin oscarını vermeyi çok sever. BABİL de çoktan benim ve Iñárritu hayranlarının "gönül oscar"ına haiz olmuştur zaten...
Buarada filmin müziklerini edinin, bulun dinleyin...insanın içini ısıtan ve özellikle bizim coğrafyamıza çok yakışan ezgiler mevcut.
diplere not: http://limonluknet.blogspot.com/2007/06/geri-dnemeyen-leme-irritu-ve-kader.html adresinde yönetmenin üçlemesine dair yaptığım sinema yorumlarını da okuyabilirsiniz..
Sözlerime, öncellikle kendimi "gelmiş geçmiş olabilecek en tembel blog yazarı" oscarıyla onurlandırarak başlıyorum. Ayrıca Blogger yetkililerine nacizane tavsiyemdir, her dalın iyi kötü bir oscarcığı var, neden "blog oscarları" da olmasın? evet, olsun. jüri de beni bu özel ödüle layık görsün.
Çok bilmiş bir sanat eleştirmeni gibi ahkam kesecek değilim akademinin kararları üzerine. Ne aday gösterilen ya da ödül verilen tüm filmleri seyrettim, ne de engiiiiiin okyanuslar gibi sinema bilgisine haizim.. Ama, hayranı olduğu yönetmen ve filmi umduğu kadar takdir edilmeyince hayal kırıklığına uğrayan bir sinemaseverim. Filmografisi aman aman kabarık olmayan bir yönetmene, yani Alejandro González Iñárritu'ya diğer ustatlar dururken hayran olmak küçük görülebilir;
fakat bu adamın filmlerindeki anlatım dili, bütünlük, akışkanlık, izleyiciyi vuran "hadi be!" etkisi o kadar güçlü ki..Üçlemesi ( Amerros Perros, 21 Grams, Babel) sonunda hayran kalmamak, özellikle benim gibi, keşisen hikayeler hastası bir seyirci için, biraz zor. Aday gösterildiği yedi daldan sadece "en iyi film müziği" ('best soundtrack' diyor ecnebiler) oscarcığını verdiler Babil'e.

Ve şuan bu albümü dinleyerek yazmak hem büyük bir mutluluk, hem de bir parça burukluk.. Zannımca Akademi filmde kullanılan 3'ten fazla farklı dili (ingilizce, arapça, japonca, ispanyolca ve yanlış hatırlamıyorsam bir yerlerde fransızca da vardı.) anlamakta zorlandığından dolayı, bir kültür yelpazesi sunan bu harika filme sadece en iyi müzik ödülünü vererek işin içinden çıkabildi. Dillerin gelin çorbası misali karıştığı, insanların artık birbirini anlamadığı kaosun başlangıcı olan Babil, "dünyanın elde kalan evrensel dili müziktir!" dedi.
Gecede en iyi film ve en iyi yönetmen oscarı, bariz bir özür babında Martin Scorsese'ye gitti. Eyvallah, üstatlardan takdiri esirgememek gerek elbette. (her ne kadar bu doğulu saygısını ihtiva eden bir bakış olsa da...) Fakat, en iyi orijinal senaryo ödülünü de mi çok gördünüz? Gerçi ödülün verildiği "Little Niss Sunshine" filmini izlemeden bu yorumu yapmak ona da haksızlık oluyor; ama favorisinin haksızlığa uğradığını düşünen her insan gibi saldırganlaştım! Hırrr..
Belki sadık bir Iñárritu hayranı olarak benim beklentim çok yüksekti, bilemiyorum. Ve de çok büyük ekonomik çarkların döndüğü bir sektör üstüne, muhtemelen birilerinin göbeğini kaşıya kaşıya güldüğü yorumlar yapıyorum..
Bu toprakların insanı gönlünden geçen takdir görmezse, gönüllerin oscarını vermeyi çok sever. BABİL de çoktan benim ve Iñárritu hayranlarının "gönül oscar"ına haiz olmuştur zaten...
Buarada filmin müziklerini edinin, bulun dinleyin...insanın içini ısıtan ve özellikle bizim coğrafyamıza çok yakışan ezgiler mevcut.
diplere not: http://limonluknet.blogspot.com/2007/06/geri-dnemeyen-leme-irritu-ve-kader.html adresinde yönetmenin üçlemesine dair yaptığım sinema yorumlarını da okuyabilirsiniz..
Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder